
ZAMANIN DIŞINDA YAŞAYAN ADAM ATATÜRK
ATATÜRK
“ En büyük dahi Türkiye’ye nasip olmuştur “

ZAMANIN DIŞINDA YAŞAYAN ADAM ATATÜRK
“ En büyük dahi Türkiye’ye nasip olmuştur “
Zaman ötesi bir dehanın yansıması araştırmak ve bunu anlayarak aktarmak o kadar zor
ki.
Bu kişi, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'se bu koşullar defalarca katlanıyor.
Üstelik Geçmişe doğru bir göz atarak günümüze gelirsek daha iyi anlayacağımız bir
dâhinin " zamanın dışında " onlarca farklı konularda neleri işaret etmiş olduğunu,
halkını nasıl ve ne şekilde uyardığını düşünürseniz bunu yazarken çok detaya dikkat
etmiş olmam gerektiğini daha net anlarsınız.
Ben bu yazdığım kitapta yazarlık falan yapmadım. Zaten bu dâhinin hayat geçirmiş veya
geçmesi için defalarca çeşitli konularda bilinen onlarca bilgisini ve yayınlanmış
belgelere, anlatılara ulaşmaya çalışarak onları anlamaya çalışıp burada toplamaya
çalıştım.
Zamanın dışında yaşayarak geleceği okumak !!!
Tekfurları ile bela olmuş " Bizans İmparatorluğunun " karşına dikilmek için Türk
beyliklerini bir araya getirerek çok güzel bir amaç ve iyini yet ile kurulan Osmanlı
İmparatorluğu.
İsmini kurucusu olan Osman beyden dolayı " Osmanlı İmparatorluğu " olarak alan ve
Anadolu'da birleşen, Türklerden bugüne kadar uzanan, yol haritasına bir göz atalım.
Artık sanırsam son sahne, farklı olaylar ile kurgulanan, bir kaç proje ile
" Bizans İmparatorluğunun " perdesi aralanmak isteniyor.
İlk satırlarımda da yer verdiğim gibi, kuruluş amacı belli olan Osmanlı İmparatorluğu,
daha sonra Osman Beyden sonra kardeşi Orhan Bey'in başa geçmesi ile yol ayrımına
girmiştir. Orhan beyin Tekfurun kızı ile evlenmesinin ardından İmparatorluğun üstüne
yavaş yavaş inen sis perdesi ve yıllar sonra bu sis perdesinin aralanarak altından çıkan "
Osmanlı Hanedanlığı'nın " Türk insanına verdiği değer araştırıldıkça ve okundukça
insanın içinde derin yaralar açmakta.
Osmanlı hanedanlığı süresi içinde yer alan padişahlar Türk insanını her şekilde hakir
görmüş, hatta sarayda da atlardan çok iyi anladıkları için ahırdan başka yerde görev
vermedikleri düşünülürse, bu acı daha da artmakta.
Osmanlı hanedanlığı padişahları Türk insanını, Yörük Türkmenleri malı gibi
gördükleri için ülke topraklarını büyütme hırsı içerisinde açtıkları savaşta
kullanmışlar.
10
Sanki savaşta telef olursa da bir şey olmaz gibi kullanılan Türkmenler, bu nedenle
eskiden olduğu gibi çoğalacak, güçlenecek bir zaman bulamamış, gün geçtikçe de sayıca
azalmış ve sürgünler ile nüfus kaybetmişler.
Ama bu arada savaşı kazanan ve topraklarını büyüten padişahlar olmuş.
Geçen zaman içinde sarayın içine giren dindar kesim ve ulema takımının din ve Allah
adına yaptıkları telkinler ile padişahlar gözünü batıdan ayırarak Arap yarım adasına
hatta Afrika'ya döndürüp o topraklarında ele geçireyim derken, artık idare edemeyeceği
kadar büyüyen toprakları da yavaş yavaş kaybetmeye başlamışlar.
Bu arada Osmanlı Hanedanlığının modern dünyayı kabul etmeyerek ortaçağ
zihniyetinden vazgeçmemeleri, özellikle Ulemaların verdiği fetvaların tesiri ile
hanedanlığı yönetmesi de Osmanlı İmparatorluğunun çağdaş ülkelerden geri kalmasına
da sebep olmuştur.
Sadece elde ettikleri topraklardan alacağı vergiye dayalı, üretimden ve ticaretten
uzaklaşmış bir ülke olarak dünyada yer alması ekonomik Osmanlı Hanedanlığına
çöküntüleri de beraberinde getirmiştir.
Osmanlı Hanedanlığı, çağdaş batılı ülkelerin üreterek ve satarak para kazanıp araştırma
ve geliştirme ile savaş silahlarında ilerleme kaydettiği dönemde satın alması ve bazı
teknolojileri ise gavur icadı diyerek ret etmesi sonun başlangıcını yaratmıştır.
Her konuda ileriyi gören düşünen ülkeler ileriye doğru giderken sadece din üstüne
kurulu ve Araplardan aldığını " sandığı " destek ile ayakta kalmaya çalışan Osmanlı
Hanedanlığı, her zaman var olan düşmanlarının sinsi oyunları ile borç bataklığına
düşerek topraklarını kaybeden durumuna gelmiştir.
Bu gidişat öyle bir duruma gelmiştir ki, 2.Abdülhamit döneminde 1885 yılı ile 1908
yılları arasında Hariciye Nazırları / Hazine-i Hassa Nazırları / Maliye Nazırı / Nafiye
Nazırları / Orman Ve Maadin Nazırları / Ticaret ve Ziraat Nazırları / Ayan üyeleri / bir
çok önemli yerin elçisi ve bu konsolosluklarda görev yapanların Türklerden daha çok
Ermeni ve Rum memurlardan olduğunu, hatta valiliklerde bile gayrimüslimlerin o
makamlarda oturdukları gerçeği göz ardı edilemez.
Bu kişilerin oralarda yer almasının tek nedeni de para veren güçlerin istekleri
doğrultusunda olmuş, şekillenmiştir. Buradan da anlayacağımız net olan gerçek,
Türklere Osmanlı hanedanlığı içinde yer verilmemiş olması gerçeğidir. Ayrıca Osmanlı
Hanedanlığı tarihine bakarsınız da birçok paşanın devşirme olduğunu ya da Türk
olmadığını görürsünüz.
Ve sonuç olarak da Osmanlı hanedanlığının şatafat düşkünlüğü ve çağdaş düşünememesi
yüzünden, topraklarımıza göz koyan ülkelerin düşman çizmeleri topraklarımıza
basmıştır.
11
Burada durup " Osmanlı İmparatorluğu " olarak başlayan ve " Osmanlı Hanedanlığı "
haline gelen ve Osman beyden sonra adım adım Türkleri hiçe sayan düşüncenin
arkasında kim var diye bakarsak, her ne kadar Fatih Sultan Mehmet Kostantinapolisi
yani İstanbul'u fetih etmişse de, adım adım sinsi proje ile ilerleyen ve zaten batı
devletlerinin bir parçası olan Bizanslıların oyununu tespit etmek çok kolay.
Ve ezelden beri Türk'e düşman negatif dünyanın başı İngiltere de bu Bizans
oyununun içinde yer aldığı gibi en tepedeki rolü de üstlenmiş ve bu süreci de
günümüzde bile devam ettirmektedir. Osmanlının son dönemi artık halkın
kaldıramayacağı hale gelmiştir.
Ve yukarıda da yazdığım gibi düşman çizmeleri Vatan Toprağına değince Anadolu Ateşi
yanmış ve Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk Anadolu'dan bir güneş gibi doğarak Türk
halkına lider olarak kurtuluşu sağlamıştır.
Bu gidişat içinde yaşayan Türk halkı artık isyanını gazetelere kadar taşımış, hatta o
dönemin var olan gazetelerinin birinin manşetinde yer alan " Çanakkale'yi iki defa
kurtaran kemal paşa bu defa da vatanı kurtaracaktır "diye bu ifadeyi kullanmıştır.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sadece cephelerde düşman
askeri ile savaşmadı. İçte " din elden gidiyor " diyerek kendi tabirleri ile gâvur askerleri
ile içli dışlı olan yobazlar, Ermeni ve Rum çetecileri hatta isyan eden Türk kuvvetleri ile
dahi mücadele etti ve sonuçta " Türkiye Cumhuriyetini " kurarak bu ülkenin insanlarına
hediye etti diyebiliriz.
Dünyada savaş alanında kafa tutarak yenen ve ardından 15 senelik kalan hayatının
tamamını ülkesi için kullanan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk sadece bir ülkeyi ve
insanlarını kurtarmadı; o ülkenin geleceği için en başta milli değerler olmak üzere,
üretim, ekonomi, çağdaşlaşma, eğitim ve o devre göre dev yatırımlar yaparak milli
gücümüzü her yönde artırmıştır.
Ancak erken ölümü ile birlikte " Bizans oyunu " aynı ülkelerin içine girerek 1940’tan
itibaren yine adını Siyonist ve Emperyalist ülkeler olarak değiştirip ülkemizin tüm
menfaatlerine ekonomik ve kültürel alanlarda, hatta buna milli duyguları da dahile
edebiliriz, bu sefer de soğuk ve sinsi bir savaş açmıştır.
Bu soğuk savaş esnasında da ciddi bilimsel arayışlar ve çalışmalar ile de bu düşman
güçler, araştırmalar hatta deneyler yaparak Türk insanı ve ırkını yok etmenin
peşindedir.
İşte bütün bu olacakları çok daha erken gören ..
Bu yapılacak saldıkları ve oyunları ölmeden önce fark ederek Türk halkına her
seslenişinde, her konuşmasında uyarılarda bulunan, Gençliğe Hitabesinde ve özellikle
Nutuk’ta vurgulayan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk için, sadece savaşlardaki bu
başarısından dolayı değil işte bu nedenlerle " Türkiye'ye nasip olan dahi " dedim.
12
Ben bir yazar değilim; ayrıca yazar dahi olsam Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi
dünyanın önünde eğildiği bir lideri " Atamı " yazmak ne haddime.
Ben çocukluğumdan itibaren tanıdıkça en çok dikkatimi çeken bir konuyu dile getirmek
ve tekrar bilinse de bu bilgileri hatırlatmak amacı ile bu kitabımda toplayarak bir araya
getirmeye çalıştım.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü " ZAMANIN DIŞINDA YAŞAYAN ADAM ATATÜRK
" olarak yazdığım bu kitabın sayların da sizlere sunmaya çalışacağım..
